guvenlibakis.com

İran Sinemasında Siyasi Gerilim: Kutsal İncirin Tohumu

11.01.2025 01:57
İran sinemasının önemli temsilcilerinden Mohammad Rasoulof'un son filmi 'Kutsal İncirin Tohumu', politik baskılar ve aile içindeki çatışmaları derinlemesine ele alıyor. Film, güncel olaylarla bağlantılı bir sosyal dram sunuyor.

İran Sinemasında Siyasi Gerilim: Kutsal İncirin Tohumu

İran sinemasının önemli temsilcilerinden Mohammad Rasoulof'un son filmi 'Kutsal İncirin Tohumu', politik baskılar ve aile içindeki çatışmaları derinlemesine ele alıyor. Film, güncel olaylarla bağlantılı bir sosyal dram sunuyor. Yönetmen, İran'daki sansür ve baskı ortamında yaratıcı bir eser ortaya koyarak, izleyicilere derin bir politik tahlil sunuyor.

İran Sinemasının Önemi

İran sinemasının, uzun yıllardır sadece Avrupa değil dünya sinemasında da önemli bir yer tuttuğu herkesin malumu. Özellikle Jafar Panahi veya Asghar Ferhadi gibi isimlerin başını çektiği bu sinema, her sene çok parlak filmler sunsa da ne yazık ki İran çapında yaşanan kısıtlamalar, sansürler ve baskılar sadece yönetmenlerin ‘yaratma’ sürecini zorlaştırmıyor. Aynı zamanda onlara ‘ülkeden ayrılamama’ hatta bazen hapis cezasına kadar varan yaptırımlar da uygulanıyor.

Mohammad Rasoulof da ‘milli güvenliğe karşı olmak’ iddiasıyla ülkesinde sekiz yıl hapis cezası almış bir yönetmen. Dolayısıyla Rasoulof, ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış ve son filmi ‘Kutsal İncirin Tohumu’nu yurt dışında çekmiştir. Yönetmen, bu filmiyle daha önceki yapımlarının da hissettirdiği bir isyanı dile getirirken, sağlam bir sosyal dram etkisi yaratan bir yapım çıkarmayı başarıyor.

Filmdeki Aile Dinamikleri

Filmde, Tahran'da yaşayan İman, mahkumların yargılama sürecinde araştırma yapmakla yükümlü bir devlet memurudur. Yakın bir zamanda hakim olarak bir terfi alması gündemdedir. Eşi Najmeh, ona her konuda destek verirken, ailenin iki kızı Rezvan ve Sana, ülkede yaşanan krize karşı daha duyarlıdır. Bu durum, aile içinde bir ‘çatırdama’ başlatacak ve İman’ın duruşu giderek tehlikeli bir hale dönüşecektir.

Yönetmen, filminin senaryosunu kurarken birçok tehdit ve gerilim duygusunu katmanlı bir şekilde üst üste yerleştiriyor. Ailedeki üç kadın, büyük ölçüde evde kapalı bir şekilde, dış dünyayla bağlantıları son derece kısıtlı ve izole bir şekilde yaşamaya başlıyorlar. Bu ‘kapanmışlık’ duygusu, filmdeki gerilimi artıran önemli bir unsur olarak öne çıkıyor.

Toplumsal Gerilim ve Aile İlişkileri

2022 yılında, Mahsa Amini adındaki 22 yaşında genç bir kadının polis tarafından öldürülmesi, İran'da büyük bir tepki toplamış ve protesto yürüyüşleri başlamıştır. İman’ın yargıda terfi durumu, aileye maddi bir kazanç sağlarken, ülkenin politik açıdan ‘alev alev’ olması onları ciddi bir tehdit ve tehlikeye daha da yaklaştırmaktadır. Bu durum, aile içindeki paranoyayı artırarak, güvenli ev ortamını gerçeklikten kopuk hale getiriyor.

İman karakterinin izlediği yol, ailenin savunmasızlık duygusunu derinleştiriyor. Başta ‘temkinli’ davranan İman, bir süre sonra işinde yükselmesini her şeyin önüne koyarak, sistemin yanlışlıklarını görmezden gelmeye başlıyor. Bu değişim, karakterin içsel çatışmalarını ve toplumsal baskıları daha belirgin hale getiriyor.

Gerçek ve Kurmaca Arasındaki Çatışma

Filmde, kurmaca ile gerçek arasında gidip gelen bir anlatım tarzı benimseniyor. Yönetmen, cep telefonuyla çekilmiş, İran sokaklarında gerçekten yaşanmış olayları gösteren görüntülerle kurmaca dünyayı birleştiriyor. Bu gerçek görüntüler, ailenin ‘dışarıdan soyutlanma’ çabasını daha görünür kılıyor. Ailedeki isyan ve huzursuzluk, bu görüntülerle birlikte artarak, filmdeki gerilimi zirveye taşıyor.

Rezvan’ın sokak gösterilerinde yaralanmış bir arkadaşının eve sığınması, kurmaca ile gerçek arasındaki çatışmayı daha da derinleştiriyor. Anne Najmah, genç kızın yüzüne isabet etmiş saçmaları teker teker çıkarırken, bu sahne filmin gerçek kahramanları olan gençlerin somut ve derin bir dışa vurumu olarak öne çıkıyor.

Sonuç ve Eleştiriler

Sonuç olarak, İran sinemasının bir kez daha vicdan, ahlak, adalet gibi konuları işlemesi ve bunu güncel bir olay çerçevesine oturtarak yapması önemli. Ancak filmde bazı ufak kusurlar da gözlemleniyor. Özellikle senaryonun uzunluğu ve bazı tekrarlar, izleyiciyi zaman zaman sıkabiliyor. İman karakterinin değişimi, başlangıçta tutarlı görünse de son çeyrekteki aşırı uçlar, gerçekçi atmosferi zedeliyor.

İman’ın, kendisine savunması için verilen bir silahın kaybolmasını bahane ederek ailesini ‘terörize’ etmesi, abartılı bir durum olarak değerlendiriliyor. Bu noktada, filmdeki gerilim ve karakter gelişimi daha derli toplu bir şekilde sunulabilirdi. Ancak tüm bu eleştirilere rağmen, film, İran sinemasının cesur ve etkileyici bir örneği olarak hafızalarda kalacaktır.

Bize Ulaşın